Osmanlılar zamânında Bursa’da yetişmiş olan evliyânın büyüklerinden.
İsmi, Muhammed olup, babası Manyaslı Mehmed Efendidir. Üftâde lakabıyla meşhûr olmuştur.
1490 (H. 895) senesinde Bursa’da doğdu. 1581 (H. 989) senesinde Bursa’da vefât etti.
Küçük yaşta bir ipek tüccarının yanında çalışan Muhammed Üftâde, ustasının ve babasının vefâtı üzerine âilesinin geçimini üzerine aldı. Hem âilesinin geçimini temin etmek için çalıştı, hem de boş zamanlarında Bursa’daki medreselere giderek ilim öğrenmeye gayret etti. Dînî ilimlerde belli bir seviyeye geldikten sonra, Bursa Ulu Câmiinde müezzinlik yapmaya başladı. Daha sonra Doğan Bey Câmiine imâm oldu. Bir gün rüyâsında Emir Sultan hazretlerini gördü. Emir Sultan hazretlerinin; “Bizim câmimizde vâz ve nasîhat et.” diye işâret etmesi üzerine Emir Buhârî Camiinde vâz ve nasîhate başladı. Vakitlerini ibâdet yaparak ve insanlara Allahü teâlânın dînini anlatarak geçiren Muhammed Üftâde tasavvuf büyüklerine karşı büyük saygı duyar, bir velînin sohbetinde bulunmayı arzu ederdi. Birgün Karacabeyli Hızır Dede isminde bir velînin Bursa’ya geldiğini öğrendi. Onun huzûruna talebe olmak istediğini bildirdi. Hızır Dede de onu talebeliğe kabul ederek tasavvuf yolunda yetiştirdi. Sekiz yıl müddetle hocasının emrinde ve hizmetinde bulunan Muhammed Üftâde tasavvufta yüksek derecelere kavuştu. Hocasının vefâtından sonra Muhyiddîn ibni Arâbî’nin ruhâniyetinden feyz alıp kemâle (olgunluğa) ulaştı. Hocasının dergâhında ders ve talebe yetiştirmeye başladı. Pekçok talebe yetiştirdi. Kâdı Aziz Mahmûd Hüdâî gördüğü bir mahkeme üzerine Muhammed Üftâde’ye gelerek talebe oldu. Kâdılığı ve dünyânın debdebelerini bırakarak onun hizmetine girdi. Aziz Mahmûd Hüdâî’yi yetiştirip halîfesi olduğunu bildirdi.
(Bkz. Aziz Mahmûd Hüdâî)
Pekçok kerâmetleri görüldü. Osmanlı Sultanlarının iltifatlarına kavuştu. 1581 (H. 989) senesinde Bursa’da hastalandı. Talebelerini başına toplayıp, onlara son nasîhatlerini yaptıktan sonra Kelime-i şehâdet getirerek vefât etti. Sağlığındayken kendi yaptırdığı câminin bahçesine defn edildi. Mezarının üzerine türbe yapıldı. Bugün kabri sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir.
Muhammed Üftâde hazretlerinin Hutbe Mecmuası ve Dîvan adlı iki eseri vardır.
Muhammed Üftâde uzun boylu, şefkâtli, devamlı tebessüm hâlinde olan bir zâttı. Görünüşü ile etrâfındakilere güven ve îtimâd telkin ederdi. Kimsenin kalbini kırmaz, kalp kırarım korkusuyla kendine hakâret edenlere bile cevap vermezdi. Kur’ân-ı kerîm okurken güzel sesinde sanki ağlıyormuş hâli hissedilirdi. Vakitlerini ibâdet ederek geçirirdi.
Üftâde’nin yazdığı şiirlerden birisi şöyledir:
Hakka âşık olanlar,
Zikrullahdan kaçar mı?
Ârif olan cevherini,
Boş yerlere saçar mı?
Gelsin mârifet olan
Yoktur sözümde yalan
Emmâre’ye kul olan
Hayr-ü şerri seçer mi?
Gerçek söz bu yârenler,
Gördüm demez görenler,
Kerâmete erenler,
Gizli sırrın açar mı?
Üftâde yanıp tüter,
Bülbüller gibi öter
Dervişlere taş atan
Îmân ile göçer mi?