Son yılların en fazla gürültü koparan dizilerinden ‘Muhteşem Yüzyıl’, Kanuni Sultan Süleyman’ı ‘kadın düşkünü’ gibi göstermesiyle tepki topluyor. 600 yıllık imparatorluğun en debdebeli dönemini anlatmaya soyunan dizi, Osmanlı’yı ülke gündeminin baş köşesine taşıdı.
Osmanlı İmparatorluğu’nda 46 yılla ‘en uzun süre tahtta kalan padişah’ olan Kanuni Sultan Süleyman, ‘Muhteşem Yüzyıl’ isimli televizyon dizisiyle yeniden Türkiye’nin gündeminde.
Pek çok insan, dizide gösterilen ortamın gerçeği yansıtıp yansıtmadığıyla ilgili kafa karışıklığı yaşıyor. 46 yıllık saltanatı süresince Osmanlı sınırlarını iki katı genişleten, Doğu’dan Batı’ya pek çok sefer düzenleyen ve ömrü Zigetvar Kalesi’ni fethettiği esnada son bulan ‘Muhteşem Süleyman’ gerçekte nasıl biriydi? ‘Kanun Koyucu’nun hüküm sürdüğü Osmanlı’da ‘harem’ nasıl bir yerdi?Konunun uzmanları, ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisinde anlatılanların gerçekleri çarpıttığını söylüyor. Çok merak edilen soruları uzmanlara sorduk. İşte gerçek ‘Muhteşem Süleyman’..
Cariyelerle ilişki gülünç
Tarihçi-yazar Prof. Dr. Sait Öztürk: Devşirilen çocukların yetiştiği yer ‘enderun’sa eğer, devşirilen kız çocuklarının yetiştirildiği yer de ‘harem’dir. Burada mesleki eğitim verilir; Kur’an öğreniminden, okuma yazma eğitimine, edep-adap kaidelerinden görgü kurallarına kadar birçok alanda eğitimler kurumsal eğitmenler tarafından sağlanır. Cariyeler (hizmetkarlar) ücretli çalışandır. Tüm sarayın işlerine bakarlar. Sayıları 300′e kadar çıkar. Tedarik, saray mutfağı, çocukların eğitimi, bakımı, banyoların temizliği ile ilgili ayrı ayrı kurulan dairelerde çalışırlar. Kayıtlara göre Topkapı Sarayı’nda çalışan hizmetçi (cariye) Kanuni döneminde ortalama 30 akçe ücret alırmış. Padişahın bu kadınlarla yatıp kalkması Cumhurbaşkanının Çankaya’da çalışan kadınlarla birlikte olması kadar gülünçtür.
Bazı bilgiler hayali
Tarihçi-yazar Yrd. Doç. Teyfur Erdoğdu: Harem, ister İslam’a göre isterse de başka bir hukuka veya geleneğe göre ‘yabancılara kapalılık’ arzeden bir birimdir. Bu mekân, giremeyenlerin hayal güçlerini kullanmalarına neden olmuştur. Osmanlı’nın, Endülüslü Arapların, Çinlilerin ve Japonların muhatabı olan Batılılar da bu mekânlarda sadece harem sahibine haz verecek kadınların ve oğlanların saklandığını düşünmüşlerdir. Harem hakkında ürün verenlerin bir kısmı haremin kıyısından bile geçmemiş olmalarına rağmen, oturdukları yerden hayal güçlerini kullanarak eserler vermişlerdir. Haremi tasvir eden çoğu kaynak Batılıların gerçekle ilgisi olmayan tablo ve gravürleridir.
Kanuni’nin üç eşi vardı
‘Kanuni’ kitabının yazarı tarihçi Okay Tiryakioğlu: Osmanlı İmparatorluğu’nun 10. padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman, 27 Nisan 1494′te Trabzon’da doğdu. Babası ondan önce İmparatorluğu yöneten Yavuz Sultan Selim, dedesi ise II. Bayezid. Şair, sanatkar ve aynı zamanda alim bir şahsiyet olarak bilinen Kanuni, bir yandan devletin halk arasında en muteber nesne olduğunu söylerken, diğer taraftan da hiçbir devletin insan sağlığı kadar önemli olamayacağını vurgulamıştır. Onun sergilediği bu anlayış, Osmanlı devlet idaresinin de ipuçlarını verir. Batılılar, babası Yavuz Sultan Selim ölünce “Arslan öldü yerine kuzu geldi” demişlerdir. Oysa Kanuni, Belgrad’a dayandığında hepsi şaşkınlığa uğramıştı. O günlerde Avrupa ilk kez siyasi birliğini kazanmıştı ki, bu defa Kanuni karşılarına dikilmişti. Kanuni ima edildiği gibi onlarca kadınla birlikte olmadı. Sadece üç eşi ve toplam 13 çocuğu vardı.
Osmanlı sınırlarını iki katına çıkardı
‘Osmanlı’nın Kayıp Atlası’ kitabının yazarı tarihçi Mustafa Armağan: Ekim 1520 ile 6 Eylül 1566 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nu yöneten Kanuni, babasından aldığı 6.5 milyon kilometrekarelik ülke sınırını, 46 yıllık padişahlığında iki katına çıkardı. Belgrat, Rodos, Mohaç, Bağdat, Tebriz, Boğdan, Preveze, Macaristan ve Zigetvar’ın tamamını alan Kanuni, Estergon ve Safevi topraklarının da bir kısmını imparatorluk topraklarına katarak sınırları toplamda 14.8 milyon kilometrekareye ulaştırdı.
Batı ‘Muhteşem’ dedi biz ‘Kanuni’ dedik
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları (İSAM) Vakfı Başkanı, İslam Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın: Osmanlı Devleti, İslam hukukunu uygulayan bir devletti. Osmanlı, devlet başkanına da bu anlamda yetkiler verdi. İslam hukukunda her alan ayrıntılı biçimde düzenlenmediği için padişahlar önce ferman sonra da kanunla bunları düzenlemek istedi. İşte Sultan Süleyman’ın en büyük özelliği bu dönemde Osmanlı’yı bir ‘kanun devleti’ haline getirmiş olmasıdır. Özellikle ceza ve arazi düzenlemelerinde tüm dünyada ses getiren ciddi kanunlar çıkarmıştır. Askeri alanda yaptığı çalışmalar ve devlet adamlığındaki başarıları nedeniyle Batı, ona ‘Muhteşem Süleyman’ dedi; bizler ise ‘Kanuni’ sıfatını vermekle yetindik.
İmanı kuvvetliydi ibadete düşkündü
‘Bilinmeyen Osmanlı’ kitabının yazarı Prof. Dr. Ahmet Akgündüz: Kanuni Sultan Süleyman tarih, edebiyat ve dini bilgilerin yanında askeri alanda da yoğun bir eğitim dönemi geçirdi. Şebinkarahisar, Kefe ve Manisa’da valilik yaptı. Kanuni’yi, Venedik elçisi Bartelemeo Contari şöyle tanımlıyor: “Çalışmaya düşkün; bütün insanlar onun hükümdarlığında iyilik ümit ediyor.” İmanı kuvvetli bir alimdi. Divan Edebiyatı’nın en fazla gazel yazan şairi rekoru hâlâ Kanuni’de. Ondan bize 2 bin 779 adet gazel ulaştı. Çok az uyuyan, geceleri ibadetle geçiren, gündüzleri meydanlarda olan bir padişah… Ölümü de savaş meydanında olmuştur.
Bilim ve sanat onun döneminde zirve yaptı
‘Kayıtdışı Tarihimiz’ kitabının yazarı tarihçi-yazar Yavuz Bahadıroğlu: Onun döneminde ülke sınırları öyle bir noktaya ulaştı ki, Osmanlı İmparatorluğu dünyada 20 milyon kilometrekareye dolaylı olarak hükmeder hale geldi. Tahttaki henüz birinci yılında sefere çıkmaya başladı, ömrü de bir fetih sırasında son buldu. Osmanlı’yı Osmanlı yapan seçkin isimlerin çoğu onun döneminde yetişti: Piri Mehmed Paşa, Lütfi Paşa, Sokullu Mehmed Paşa, Kemalpaşazade, Ebussuud Efendi, Barbaros Hayrettin, Nişancızade Mustafa, Mimar Sinan, Karahisari, Matrakçı Nasuh, Behram Ağa, Fuzuli, Baki…
Google’da Kanuni’ye hücum
‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi Osmanlı’yı yeniden ülke gündemine taşırken, ‘Kanuni Sultan Süleyman’ da internet arama motoru Google’da en çok aratılan isimlerden biri haline geldi. Google’ın kelime istatistik hizmeti Adwords’a göre ‘Kanuni Sultan Süleyman’ kelimesi geçtiğimiz hafta içinde 27 bin defa arandı. Dizi üzerinden devam eden tartışmalarda harem konusu da bir başka merak konusu oldu. ‘Harem’ kelimesi son iki haftada rekor kırarak 74 bin defa internet üzerinde arandı. Buna karşın ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisinin aranma istatistiği bin 600′de kaldı. Birçok tarihçi ve ilahiyat uzmanı dizide anlatılanların ne İslam’la ne de Osmanlı’yla bağdaşmadığını söylerken, Kanuni portresinin harem etrafında anlatılması, dikkatleri Osmanlı sultanının üzerine çekti.
Harem eğlence yuvası değildi
Osmanlı uzmanı Prof. Dr. Abdülkadir Özcan: ‘Devşirme’ tabiri, insan kaynağı sağlamak amacıyla gayrimüslim nüfusla yapılmış hukuki geçerliliği olan gönüllü sözleşme anlamını taşır. Osmanlı nüfusunda sadece Müslümanlar yaşamadığından, ancak hizmetler de tüm imparatorluğa götürüldüğünden devşirme sistemi uygulanmıştır. O dönemde çocukların zeki olanları saray ve enderuna eğitim için verilirdi. İslam hukuku çerçevesinde gayrimüslim toplumla yapılan gönüllü bir anlaşmadır bu. ‘Harem’deki cariyeler devşirmelerin kadın kısmıdır. Sarayda eğitim gören kız çocuklarıdır. Dizide gösterildiği gibi eğlence yuvası değildir.
Bakış açısı oryantalist
Sanat tarihçisi Prof. Dr. Selçuk Mülayim: Harem, Osmanlı kültür dünyasının en bilinmeyen kısmıdır. Oraya giren kadın sayısı bile çok azdır. Oryantalist vurgulara dayanan bir harem imajı var. Dekolteli dolaşan kadınlar, havuz başlarında oturan kadınları resmeden gravürlerle dolu her yer. Elbette böylesi daha fazla reyting yaptırır, ancak tarihi gerçeklere de dikkat etmek lazımdı. Dizide kimse saç tıraşlarına dokunmamış. Bu bir çelişki. Ayrıca o dönemde hiç kimse padişahın karşısına kavuksuz şekilde çıkamazdı.
Tarih çarpıtılmamalı
‘Sekiz Ülke Sekiz Yönetmen Sinan’ belgeselinin senaristi Cihat Zembat: ‘Sekiz Ülke Sekiz Yönetmen Sinan’ belgeselini çalışırken Kanuni dönemini haftalarca inceledik. Kanuni ve Mimar Sinan aynı dönemde yaşadılar. Ancak dizinin tarihi gerçeklerle ilgili olmadığımı söyleyebilirim. Tarihle ilgili iş yaparken 10 defa düşünmek zorundayız. Hele ki konu Osmanlıysa… Zira bu ülkede Osmanlı hakkında konuşmak uzun yıllar sakıncalıydı. Yeni yeni, hasret kaldığımız değerlerle yüzleşirken daha dikkatli olmak gerek. Bir dizi, kurgusaldır ama kurgunun tarihi değiştirme hakkı olmamalı.